'Ortak Değerler’ ihtiyacı
Ortak değerlerimiz nedir sorusunda bu değerleri önemli ölçüde kaybettiğimiz endişesi vardır ve haklıdır. Ülkemizde yaşanmakta olan kutuplaşma, güvensizlik, kimliklerin keskinleşmesi, siyasi söylemin artan ölçüde çatışmacı olması gibi her gün yaşadığımız olgular bunun ispatıdır..
Prof. Yılmaz Esmer’in yaptığı Değerler Artırması Türkiye’nin birbirine güvenmeyen, farklı saydığımız kimliklere şüpheyle bakan, önyargıları keskinleşmekte olan bir toplum olduğunun sosyolojik ve istatistiksel kanıtlarıdır.
Geçmişteki en büyük zenginliğimiz olup bugün en korkunç şekilde kaybettiğimiz değerimiz ‘birlikte yaşama kültürü’müzdür. Bunun unsurları olan hoşgörü, karşılıklı anlayış ve saygı gibi değerlerdir.
Diyarbakırlı Ali Emiri Efendi Vilayat-ı Şarkiye adlı kitabında Ermeni ve Müslüman (Türk ve Kürt) insanlar arasında nasıl bir karşılıklı güven, sosyal dayanışma, saygı ve sıcak komşuluk ilişkileri olduğunu, Ermeni milliyetçiliğinin araya girmesiyle bu “bin yıllık beraberliğin” husumete ve facialara dönüştüğünü ıstırapla anlatır.
Geleneksel farklılıkların modernleşme sürecinde keskinleşmesi şeklindeki sosyolojik teori, bugünkü Türkiye’de kimlik ve hayat tarzı farklarının siyasette çatışma aracı olarak kullanılmasıyla vahim bir düzeye tırmanmıştır.
Unutmayalım ki, birlikte yasama geleneğini modern çağda “çoğulculuk” olarak devam ettiremeyen milletlerde din, mezhep, etnik kimlik, modernite gibi değerlerin sağlıklı kalması mümkün değildir. Bunu da görüyoruz zaten.
‘Birlikte yaşama’nın gerektirdiği hoşgörü, saygı, özenli dil ve sosyal ilişkiler ağını geliştirmek zorundayız. Hiç bir sorunumuz bu kadar önemli değil. Hatta her sorunumuzun çözüm anahtarı bu.