Canın büyüğü küçüğü olmaz...
Değerler bilgi değildir; değerler olaylar, nesneler, kavramlar arasında büyük resim içinde nasıl ilişki kurulacağını belirten inançlardır. Dünyanın en iyi doktoru olabilirsiniz ama bu bilginizi Nazi Almanya’sında olduğu gibi insanları gaz odalarında en etkili biçimde öldürmek için de kullanabilirsiniz, Albert Schweitzer gibi Afrika’da hastane açıp fakir halkı tedavi etmek için de...
İnsanın doğuştan duyarlı olduğu iki soru vardır
1- İyi olan ne? İnsan kendisi için iyi olanı bilmek ister. 2- İyi’yi hayata geçirecek olan doğru davranış ne? Doğru davranışı yapmak ister. İyi olanı doğru davranışıyla hayata geçirerek adil ortam oluşturmak ve yaşatmak ister. Bu sorulara verdikleri cevaplarına göre toplumlar farklı uygarlıklar oluştururlar.
Annem öldüğünde 10 yaşındaydım. Babam okuması yazması olmayan bir Yörük kadınıyla evlendi ve o kadın sapanla kuşa taş attığımı görünce bana, “Atma yavrum, kuşu vurma!” dedi. Annesini kaybetmiş 10 yaşındaki bir çocuğun öfkesiyle, “Ne var! Bannak gibi güpgüccük kuş!” dedim.
“Canın büyüğü küçüğü olur mu? Allah her birine bir can vermiş. Vurma yavrum, günah!” dedi. Taşı atmadım ve yıllar sonra bu okuma yazma bilmeyen köylü kadınının ne dediğini anladım. İyi olan cana saygılı davranmaktır, doğru olan taş atmamaktır, adil olan hem yaşamak hem de yaşatmaktır.
Hepimiz için iyi, doğru ve adil olanı bilinçli olarak ailelerimizde ve eğitimizde yaşatmak zorundayız. Değerlerimiz bizim yaşam pusulamızdır.