Barış, yalnızca savaşın olmadığı bir durum değildir.
“MÜŞTEREKLERİMİZİN ne olduğu”na ilişkin bir şey söylemeyeceğim. Sorunuza, şu anda önemli bir “ortak hayalimizi” dile getirerek, “müştereklerimizin neler olmasının uygun olduğuna/gerektiğine” ilişkin birkaç sözle cevap vermeye çalışacağım.
Yanılmıyorsam, bugün en çok hayal ettiğimiz, özlediğimiz şey “barış” kelimesiyle dile getirilen bir durumdur. Nedir barış?
Barış, yalnızca savaşın olmadığı bir durum değildir. Barış, aynı şeyle ilgilerinde iki taraf yaratmayan –yapısı gereği, aynı şeyle ilgili olanların karşı karşıya gelmelerine kendisi neden olmayan– bir düzen ya da durumdur: insan haklarına dayanan bir düzen.
Buna göre barış, insan haklarının yalnızca hukuka girmesiyle değil, onlarla dile getirilen muamele etme ve muamele görme taleplerinin bir ülkede gerektirdiklerinin sürekli olarak yerine getirilmesiyle yaratılan bir durum olsa gerek.
İnsanlarımızın bu ortak hayalden öte, böyle bir durumu içtenlikle istemeleri için –insan haklarının gerektirdiklerini “müştereklerimiz” haline getirmeleri için– acaba ne yapmalı? Bunu tartışmamız ve gerçekleştirmeye çalışmamız gerekir derim.