Artık darbelere karşı olmak da bir ortak değer...
Dedelerimiz belki hiç duraksamadan çok daha kolay sıralayabilirdi bizi bir arada tutan değerleri. Fakat biraz düşününce aslında durumun hiç de vahim olmadığı anlaşılıyor.
İslam kültürü hâlâ bu ülkedeki en sağlam ortak değerlerden.
Müftülükte fetva uzmanı olarak her hafta yüzlerce soru cevaplayan uzmanların çok önemli bir tespiti var; bu ülkede birbirine zıt görünen farklı kesimlerden insanlar gündelik yaşamlarında İslami ölçütlerle oluşan meşruiyet alanını önemsiyor ve kendilerini Müslüman olarak tanımlıyorlar.
Daha önce her darbe başkasına yapılmış gibi ötekiler tarafından duyarsızlıkla karşılanırdı ama artık darbelere karşı olmak ortak bir değer ve büyük çoğunluk, halkın iradesine silahla el konulmasına razı değil.
Doğru yöntemler kullanıldığında birbirinin hikâyesine eğilme, isteklerini anlama ve dinleme arzusunun varlığı da çözüm süreci boyunca belirginleşen bir ortak değerdi. Eşitlik özgürlük ve hakça paylaşma talebinin her ortamda güçlü bir şekilde var olması önemli bir müşterek.
Kamu alanı deneyiminin artık farklılıkların mütekâmil biçimde var olduğu bir özgürleşme alanı olarak idrak ediliyor olması önemli. Siyasetin yukarılarında ne kadar çatışma ve gürültü olursa olsun insanlar sokakta, Metro’da hayatın içinde yurttaşlık bilinci içinde hak ve sorumluluklarının farkında olarak yaşayıp gitme çabasında. İstisnai olaylar hariç elbette. Kürtlerin ve Türklerin bir arada yaşama istek ve iradesi de kıymetli bir mihenk.
Yunus Emre, Pir Sultan, Nazım Hikmet, Ahmet Kaya, Mimar Sinan, Sezai Karakoç, Ahmedi Hani gibi nice ortaklaşılan değerler var. Tarihi değerlere bağlılık vatanseverlik de paylaşılan duygular. Birbirimizle hiçbir bağımız yok diyerek kötümserleşmek mümkün ama aramızda selamı, Allah korkusunu, hak ve adalet duygusunu, diğergamlığı, yardımlaşmayı daha özlenen düzeye getirmek de zor değil. Bu kendimizden başlamakla olabilir.